26/08/2018
Her ne kadar kadın yada erkek olmak, doğuştan getirilen biyolojik ve hormonal özelliklerle oluştuğu düşünülse de, çocuk için cinsel kimlik geliştirmek toplumsal bir öğrenmedir, bu ilk öğrenme anne babadan gözlenen veriler ışığında başlar. Bu biyolojik-hormonal özellikler denge ve miktar açısından bu öğrenmelere bağlı olarak salgılanır. Aslında insanlar kadın ve erkek olarak doğmazlar, doğuştan getirdikleri kadınsı ve erkeksi hormonal-biyolojik yatkınlıklarını açığa çıkartacak, baskınlığını belirleyecek cinsel kimlik geliştirmelerini sağlayan, sosyal öğrenmeler aracılığı ile kendisini kadın yada erkek olarak tanımlamayı öğrenirler. Biyolojik olarak kadın yada erkek baskın hormonlarına doğuştan sahip olmak başlı başına yeterli değildir, bu baskın biyolojik özelliklere uyumlu doğru cinsel kimliğin de geliştirilmesi gerekmektedir. Kişinin cinsiyetini belirleyen bu noktada; doğuştan getirdiği biyolojik hazır oluş, doğduktan sonra gözlem yoluyla öğrendiği cinsel kimlik gelişimine bağlı psikolojik hazır ediliş, en son içinde yaşadığı toplumdan cinsiyetlerden beklenenleri uygulamasına bağlı olarak oluşturduğu sosyal hazır oluş. Bu üç nokta arasında, yani; biyolojik-psikolojik- sosyolojik denge oluşmadığı taktirde sağlıklı bir cinsel kimlik gelişiminden bahsedemeyiz.
Çocukluk çağında erkek çocuk baba ile, kız çocuk anne ile özdeşleşerek cinsel kimlik geliştirebilmesinin ilk adımları gelişimsel olarak atar. Süreç içinde normal olarak beklenen, çocuğun hem cinsiyle sağlıklı özdeşim ortamını oluşturabilmesidir.
Sıklıkla pek çok çocukta 3 yaşlarında cinsel kimlik anlaşılmaya başlanır. Bu yaşlar öncesinde her ne kadar ben kızım, ben erkeğim gibi ezberden ifadeler kullanılmasına rağmen bu yaşlardan sonrasında çocuklar kendi cinsiyetlerine özel davranışları geliştireceklerdir. Bu yaşlardaki erkek çocuk annesinin renkli kıyafetlerine, makyaj malzemelerine, kadınlığı ifade eden her türlü dışsal malzemeye ilgi ve alaka gösterebilir. Bu ilgi ve alaka bu yaşlar civarında, o nesnelerin dikkat çekici, renkli cıvıl cıvıl olmasına bağlanabilir ancak bu özel alaka babanın erkeksi ilgisiyle oluşan çekim gücüyle ortadan kalkması beklenir. Bu noktaya yöneltilen özel algı, çocuksu merak sınırlarının dışına çıkarak, kadınsı özelliklere imrenme duygu-davranışlarına dönüşmeden babanın erkek çocuğuyla daha fazla ilgilenerek, bu dikkati kendi üzerinde toplaması beklenir. Aynı süreç kız çocukları içinde geçerlidir, babasına olan ilgi ve alakalıyı, ona duyduğu hayranlığı göstermek için onun eşyaları ile çok fazla ilgilenebilir, yüzüne tıraş köpüğü sıkıp tıraş olmaya çalışabilir, aynı şekilde de anne doğru manevrayı yaparak bu ilgili ve hayranlıkla yoğunlaşan dikkat halini kendi üzerine döndürmelidir.
Çocuklarda doğuştan gelen hiç bir biyolojik problem olmamasına rağmen görülen cinsel kimlik ile ilgili problemlerin oluşmasında etkili, ailesel etmenleri göz önüne alacak olursak, yapılan bilimsel araştırmalar göstermiştir ki;
Ailelerin çocuklarını karşı cins gibi değerlendirerek buna uygun davranışlar geliştirmesi. Örn. Saçına toka takmak, etek giydirmek, kızlara erkek kıyafetleri giydirmek gibi.
Sıklıkla çocuklarda cinsiyete uygun davranışlarda temel bulunduğu ortamda kendi cinsiyetiniden birisini model alması ile gelişir. Çocuğun bulunduğu ortamda kendi cinsiyetinde bir model bulunmaması risk faktörü olabilir. Bu süreçte benzer şekilde model alınan kişininde kendi cinsiyetine uygun davranması gerekmektedir.
Bazen ev içerisinde baskın bir model olması cinsel kimlik karmaşasını tetikleyebilir. Bu süreçte çocuk ev içerisinde daha aktif olan ebeveyni model alarak ona benzer davranışlar geliştirebilir.
İlginç bir durum olarak bazı vakalarda aşırı kaygılı çocuklarda anneye aşırı bağlanma ve özdeşim kurma sonucu benzer bir süreç gözlenebilir. Diğer yönden sıklıkla bu çocuklar erkeklerin göreceli olarak daha hareketli oyunlarını oynamaktan uzak durma eğilimi gösterecektir. Bu nedenle çevrelerinde kız arkadaşlarının sayısının artması belirgin olarak bu süreci destekleyebilir.
Cinsel kişilik bozukluğu ile ilgili sorun yaşayan çocukların, 3 yaşa kadar karşı cinse gösterdikleri ilgi ve alaka o yaş dönemi özellikleri ilgili açıklanabilecek normal sayılabilecek, merak ve keşif etme durumudur. Ancak 3 yaş sonrası ile beraber cinsel kimlik gelişim ve gözlem yoluyla cinsel özelliklerin öğrenilmeye başlandığı bir dönem olduğunu düşünürsek, bu süreçte daha dikkatli olmak gerekmektedir.
Bu sorunu yaşayan ailelerin muhakak bir uzmandan yardım almaları gerekmektedir. Özellikle ev içerisinde fiziksel veya eylemsel olarak var olmayan ebeveynin bu sürece ortak edilmesi gerekir. Bu mümkün değilse çocuğa model oluşturabilecek farklı bir kişi seçilebilir. Bu süreçte çocuğun mümkün olduğunca kendi cinsiyetinden çocuklarla temasının arttırılması, hemcinslerinin daha belirgin ilgi gösterdiği alanlara yönlendirilmesi önemlidir. Sorunun görüldüğü çocuğun hem cinsi olan ebeveynin bu süreçte aktif rol alması gerekir, bu sorunun belkide en büyük kaynağı, çocuğun özdeşim kurması gereken hemcinsi ebeveyninin ev içinde pasif olması, edilgen olması, fiziksel olarak bulunmaması, vefat etmiş olması gibi doğrudan veya doğrudan olmayışı ile alakalı olabilir. Ebeveynlerden bir tanesinin ev içinde aşırı dominant etkisi bütün çocukların korkarak yada zorunda kalarak, en baskın cinsel kimlik gözlem malzemelerini bu dominant-baskın ebeveynden öğreniyor olabilirler.
Uzm. Klinik Psikolog Osman İLHAN
Bi Nefes Psikolojik Danışmanlık Merkezi